Dünya Serbest Dalış Rekortmeni Şahika Ercümen, üç gün önce İstanbul Boğazı’nda gerçekleştirdiği ve plastik atıkların yanı sıra çok sayıda maske, eldiven ve dezenfektan şişesiyle karşılaştığı dalış için “Pek çok canlının yaşamını tehdit etmeye başladık bu atıklarla. Ben sanki kendi evime zarar verilmiş kadar üzülüyorum bu kirliliği gördükçe” diyor
Plastik atıklar, tüm dünyada doğa ve insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri. Her yıl denizlere karışan ve yüzyıllar boyu yok olmayan yaklaşık 12 milyon ton plastik atık, deniz canlılarının ölümüne yol açmakla kalmıyor, midelerinde mikroplastik halinde taşınarak tabağımıza kadar geliyor. Bu yüzden Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok ülke plastik kullanımını sınırlayıcı adımlar atıyor ancak dünya, plastik atıklarla mücadelenin henüz başında. Tam da böyle bir dönemde, koronavirüs salgını nedeniyle hayatımıza zorunlu olarak maske ve eldivenler girdi. Ve şimdiden “Kovid-19 atığı” olarak başta deniz ve okyanuslar olmak üzere çevre kirliliği yaratmaya başladı. Bu kirliliği, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı dolayısıyla İstanbul Boğazı’nda gerçekleştirdiği dalışta bizzat gözlemleyen Dünya Serbest Dalış Rekortmeni ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye’nin Sudaki Yaşam Savunucusu Şahika Ercümen’le konuştuk.
Ercümen, “Biz mevcut durumu değiştirebilecek son nesiliz. Biz de yapamazsak dünya nefes bile alamayacak hale gelecek. Önlem almazsak 2050 yılına kadar okyanus ve denizlerde balıktan daha fazla plastik atık olacak” diyor.
Daha önce de Boğaz’da dalışlar yaptınız. Bu kez farklı olarak neler gözlemlediniz?
Evet, bunların en önemlilerinden biri Sıfır Atık Mavi projesi için yaptığım açılış dalışıydı. Boğaz’da plastik atık her zaman vardı ama bu kez maske, eldiven ve dezenfektan şişeleri çok fazlaydı. Bu daha önce hiç karşılaşmadığım bir manzaraydı. Birçoğuna çekinerek dokundum zaten, ellerimde özel eldivenler olmasına rağmen. Sonradan görüntüleri izlediğimde nasıl girmişim bu suya diye düşündüm. Ve denizler için çok üzüldüm; çünkü bizim soluduğumuz havayı Amazonlar’dan çok okyanuslar ve denizler temizliyor. Bizse denizlerimizi çöplüğümüz olarak görüyoruz. Sanki o maskeleri, eldivenleri atınca bizden uzaklaşacak, yok olacak zannediyoruz. Halbuki yok olmadıkları gibi deniz canlılarına da zarar veriyorlar. Geçen gün bir martının boynuna takılmıştı mesela. Sualtında da aynı şekilde. Pek çok canlının yaşamını tehdit etmeye başladık bu atıklarla. Ben sanki kendi evime zarar verilmiş kadar üzülüyorum bu kirliliği gördükçe.
Maskeler günlük yaşamımızın bir parçası oldu haliyle ama bu, çevreye karşı “Benim sağlığımdan önemli mi?” gibi bir anlayışı da doğuruyor. Buna nasıl yaklaşmak gerekir?
Bu düşünceyi çok bencilce buluyorum. Kendi sağlığımızı korurken doğayı da koruyabiliriz. Kaldı ki doğayı korumamak uzun ya da kısa vadede kendimize de zarar vermek anlamına geliyor. Çünkü o dönüp dolaşıp yine bizleri vuruyor, tıpkı koronavirüs sürecinde yaşadığımız gibi. “Bana ne” diyerek yaban hayvanlarının yaşam alanlarını tahrip edip pazarlarda satarak, bu virüsleri insanlara ulaştırdık. Veya pek çok enfeksiyonun bu şekilde bize ulaştığını biliyoruz. Bu “Her yerin sahibi benim, benim sağlığımdan önemli mi” bakış açısını kesinlikle değiştirmemiz lazım. Ayrıca öylece ortalığa attığımız maskelerle virüs yayılıyor. O yüzden hem kendimizi hem doğayı korumaya yönelik, daha duyarlı ve bütüncül yaklaşımlara ihtiyacımız var.
Sizin maske kullanma alışkanlığınız nasıl?
Uzmanların önerdiği şekilde, çok dikkatli ve israf etmeden kullanıyorum. Maskeleri daha ekonomik kullanma yolları üzerine düşünebiliriz. Eğer atacaksak da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu tip tıbbi atıklar için özel konteynerler yerleştirmeye başladı ve gitgide yaygınlaştırılıyor. Alışkanlık haline getirip maskeleri bu konteynerlere atmamız gerekiyor.
Greenpeace Akdeniz Türkiye:
“Maskeler tabağımıza kadar gelecek”
Salgın öncesinde de plastik kirliliğinin çoğunluğunun kara kaynaklı plastik tüketimine dayandığını, bunların da büyük oranda tek kullanımlık plastiklerden oluştuğunu biliyoruz. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), plastiklerin her yıl yüz binlerce deniz canlısının ölümünden sorumlu olduğunu tahmin ediyor. Greenpeace Akdeniz olarak Türkiye denizlerinde incelediğimiz 2 balıktan birinin midesinde mikroplastiğe rastladık. Bunların ana kaynağı, çoğu maskenin ve tek kullanımlık ürünlerin üretiminde de kullanılan polimer tipleri. Bu maske ve eldivenler sucul yaşama karıştığında çözünmesi yüzyıllardan da uzun sürecek. Büyük plastik parçaları deniz canlılarını boğarak öldürecek, mikroplastik haline gelen küçük plastik parçaları ise balıkların midesine, oradan da gıda zincirine dahil olup tabaklarımıza kadar gelecek. Bu yüzden kişisel koruyucu ekipmanların en azından denizlere karışmasını engellemeli, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 72 saat genelgesindeki kurallara göre bu atıkları ayrı toplayıp bertaraf ederek çevresel tehdidinin altına imzamızı atmamalıyız.
https://www.milliyet.com.tr/pazar/kendi-evime-zarar-verilmis-gibi-6250958
Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya'da hükümet, doğada kendiliğinden kaybolmayan plastikten yapılmış tek kullanımlık çatal, bıçak, kaşık, pipet ve tabak gibi ürünlerin satışını yasakladı.
Her saat 320 bin tek kullanımlık bardağın çöpe gittiği ülkede söz konusu kanun 3 Temmuz 2021'den itibaren yürürlüğe girecek.
Büyük oranda çevre kirliliğine neden olan plastik atıkların azaltılmasını amaçlayan Avrupa Birliği yönetmeliğine uygun olarak Bakanlar Kurulu'nda kabul edilen kararla yemek araç gereçleri dışında yine tek kullanımlık plastik kulak karıştırıcı, pipet, içecek karıştıcısı, balon tutacağı ve plastik kutular da yasak kapsamında olacak.
Kanunla ilgili konuşan Almanya Çevre Bakanı Svenja Schulze, çalışmalarının "kullan at kültürüne" son vermek olduğunu belirterek, "Tek kullanımlık plastikler gereksiz ve kaynakların sürdürlebilirliğine uygun değil. Plastik ürünler sıklıkla denizlere ve doğaya karışıyor. Çöpler küresel çapta bu şekilde doğaya karışırsa 2050'ye kadar denizlerde balıklardan daha fazla plastik olacak." ifadelerini kullandı.
Schulze söz konusu kanunun, "kısa sürede daha düzgün ve çevre dostu ürün ve çözümlere öncülük edeceğini" edeceğini de sözlerine ekledi.
AB Konseyi, kirliliğine neden olan tabak, çatal, bıçak ve pipet gibi tek kullanımlık plastik ürünleri 2021'den itibaren yasaklayan düzenlemeyi onayladı.
AB Konseyi, denizler ve kıyılarda en çok bulunan tek kullanımlık plastik atıkların kullanımını yasaklamaya yönelik düzenlemenin kabul edildiğini açıkladı.
Buna göre, uygun alternatiflerin bulunduğu tek kullanımlık plastik ürünler, 2021 yılından itibaren piyasalardan yasaklanacak. Plastik kulak pamukları, çatal-bıçak setleri, tabaklar, pipetler, içecek karıştırıcılar, balon çubukları ve gıda kapları AB ülkelerinde kullanılmayacak. AB üyesi ülkeler, 2029 yılına kadar tek kullanımlık plastik şişelerin yüzde 90'ını toplama hedefi koyacak.
Söz konusu düzenleme, daha önce Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından da onaylanmıştı.
Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi'nin (UNEA) toplantısında, 2030 yılına kadar dünyada tek kullanımlık plastik ürünlerin azaltılması konusunda uzlaşma sağlandı. Ancak uzlaşma çevre örgütlerinde hayal kırıklığı yarattı.
Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi'nin (UNEA) Kenya'nın başkenti Nairobi'de yapılan dördüncü toplantısında, tek kullanımlık plastik ürünlerin 2030 yılına kadar azaltılması konusunda uzlaşma sağlandı. 170 ülke temsilcilerinin uzun süren tartışmalarının ardından naylon torba, plastik tabak, çatal ve kaşık gibi tek kullanımlık ürünlerin "önemli ölçüde azaltılması" konusunda görüş birliğine varıldı. Yayınlanan bildiride, ülkelerin tek kullanımlık plastik ürünlere yerine "çevre dostu seçenekler" üzerinde çalışmak için özel sektörler işbirliği yapacağı kaydedildi.
UNEA'nın beş gün süren toplantısının başında, tek kullanımlık plastik ürünlerin 2025'e kadar kademeli olarak kullanımdan kaldırılmasına ilişkin Hindistan'ın önerisinin Avrupa Birliği ile birlikte birçok ülkeden destek gördüğü aktarıldı.
Ancak ABD, Küba, Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerin bu öneriye karşı çıktığı ve sonuç bildirisinin yapılan değişikliğin ardından kabul edildiği ifade edildi. Bunun üzerine bildiride, tek kullanımlık plastik ürünlerin "2030'a kadar önemli ölçüde azaltılmasının" taahhüt edildiği ifadesi yer aldı.
Nairobi'de varılan uzlaşma, çevre örgütlerinde de hayal kırıklığı yarattı. Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın (WWF) Almanya şubesinden Alois Vedder, konunun iki yıl sonra yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Zirvesi'ne ertelenemeyecek kadar acil olduğunu ifade etti. "Her dakika bir kamyon dolusu plastiğin dünya denizlerine karıştığına" dikkat çeken Vedder, plastik çöplerinin atılmasını durduracak, her ülkenin yükümlü olduğu, hukuki açıdan bağlayıcılığı bulunan bir anlaşmaya gerek olduğunu vurguladı. Vedder, eğer harekete geçilmezse, gelecek 15 yıl içinde denize karışacak plastik çöp miktarının iki katına çıkacağını belirtti.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, pet ve cam şişeler, süt içilen karton kutular gibi ürünlerin kullanımını azaltmak ve bunları geri dönüşümde kullanmak için depozito uygulamasına geçileceğini belirtti. Bakan Murat Kurum "Amacımız üretilen kapların yüzde 80- 90'ının, bu uygulamaya geçmiş gelişmiş ülkelerde olduğu gibi toplanması. Bu uygulamayla o pet şişeleri getirenlere kontör yükleyeceğiz, otobüsle alakalı bilet uygulamasında destek olacağız." ifadelerini kullandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, pet ve cam şişeler, süt içilen karton kutular gibi ürünlerin kullanımını azaltmak ve bunları geri dönüşümde kullanmak için depozito uygulamasına geçileceğini belirtti. Bakan Murat Kurum "Amacımız üretilen kapların yüzde 80-90'ının, bu uygulamaya geçmiş gelişmiş ülkelerde olduğu gibi toplanması. Bu uygulamayla o pet şişeleri getirenlere kontör yükleyeceğiz, otobüsle alakalı bilet uygulamasında destek olacağız." ifadelerini kullandı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Çocuk Meclisi üyesi 16 çocuğu Bakanlıkta kabul eden Kurum, çocukların çevre ve doğaya ilişkin sorularını yanıtladı.
Meclis üyesi bir çocuğun "Bir gününüz nasıl geçiyor?" sorusunu Kurum, şöyle yanıtladı:
"Erkenden kalkıyoruz. Çocuklarımızla kahvaltı yapamıyoruz maalesef vaktimiz olmuyor. Burada şehirlerimizin problemleriyle ilgili toplantılar yapıyor, kararlar alıyoruz. Hafta sonları illere gidip şehir ve çevreye ilişkin sorunları çözmek adına toplantılar yapıyoruz, kararlar alıyoruz. O kararlar çerçevesinde şehirlerin yaşam kalitesini yükseltmek adına projeler geliştiriyoruz. Artık böyle makamlar, görevler biraz kendi hayatınızın dışında, ülkeniz, vatanınız, bayrağınız için fedakarlık göstermeniz gereken alanlar. İnşallah siz de büyüdüğünüzde, daha iyi makamlara geldiğinizde bizden daha iyilerini yapacaksınız."
Kurum, 1 Ocak itibarıyla plastik poşetlerin ücretlendirildiğini anımsatarak, plastik poşetlerin hem doğaya hem de denizde yaşayan canlılara büyük zararı olduğunu söyledi.
Bakanlık tarafından 2021 yılında uygulanmaya başlanacak depozito uygulaması hakkında da bilgi veren Bakan Murat Kurum açıklamasına şöyle devam etti;
"2023 yılında tüm Türkiye'de depozito uygulamasına geçmek istiyoruz. Pet, cam şişeler süt içilen karton kutular gibi ürünlerin kullanımını azaltmak ve bunları geri dönüşümde kullanmak için depozito uygulamasına geçeceğiz. Amacımız üretilen kapların yüzde 80'inin, 90'ının, bu uygulamaya geçmiş gelişmiş ülkelerde olduğu gibi geri toplanması. Dolayısıyla bu ham maddeleri üretimde yeniden kullanarak, çevreye daha az zarar vermiş olacağız. 2021 yılında plastik poşet, cam, metal şişeler, karton kutular gibi geri dönüşümü yapılabilecek malzemelerde depozito uygulamasına geçeceğiz. Bu uygulamayla o pet şişeleri getirenlere kontör yükleyeceğiz, otobüsle alakalı bilet uygulamasında destek olacağız. Belki nakit de verebiliriz. Onları siz toplayacaksınız, belki çikolata, gofret alacaksınız. O uygulamaları en yakın zamanda ülkemize getireceğiz."